Nerede kalmıştık? “Her kırmızıda durulmaz, her yeşilde geçilmez” demiştim. Garipsediğinizi duyar gibiyim. Hoca ne dedi acaba diye hayıflananlara da tebessüm etmedim değil. Fazla meraklandırmadan söze girelim. Kavşağa yaklaşırken ışık sistemini görüp fren yerine gaz basan –motorcular için gaz açan– biz değil miyiz? Kavşakta ışıkta beklerken kendi ışık sisteminden daha dikkatli diğer araçların geliş yönündeki ışık sistemine sinsice bakan biz değil miyiz? Akabinde diğer yöne kırmızı ışık yanınca sarı ışıkta geçen yine biz değil miyiz?
Evet dediğinizi duyar gibiyim.
-Aslında bu bir sonuç. Nasıl mı, diyenler birazdan bana eşlik edecekler… “tam da benim, evet ben uyarmıştım, hakikaten tam bizi anlatmış” diyeceksiniz. Sonuç; çünkü bizim kültürümüz maalesef bu! Öncelikli olmayı, hayatı öncelikli yaşamayı, hemşehriciliği, mezhepçiliği, ırkçılığı biz yapmıyor muyuz? Tabi ki en alasından yapıyoruz. Bunları yapanlar farkında değiller mi, bilmezler mi yeşil ışığı beklemeyi? Tabi ki bilirler! Ama oradaki saniyelerinden adeta avanta sağlar gibi hayatının tüm aşamalarında hücrelerine kadar sızan hazzı yok sayabilirler mi? O yüzden sonuç…
Gelelim kanuni boyutuna ‘‘bileni az olan, dedikodusu çok olan, mevzuatını bilmeyenlere’’ Trafik İşaretleri Hakkında Yönetmelikte;
-Sarı Işık: İkaz mahiyetinde olup, yanış sırasına göre yolun trafiğe kapanmak veya açılmak üzere olduğunu gösterir. Yeşil ışıktan sonra yanması, yolun trafiğe kapanmak üzere olduğunu bildirir. Bu ışık yandığında, emniyetle durulamayacak kadar yaklaşılmış ise normal geçiş yapılır, aksi halde yaya geçidi işgal edilmeden durulur… denilmiştir. Bu her ne kadar istisnai bir durum olsa da mutlaka bu durumla karşılaşmışsınızdır. Yani özeti şu ki, kavşağa yaklaşırken eski tabirle deyim yerindeyse “vites düşürmek” gerekir. Görüş mesafeleri yoksa duraklayıp geçmek gerekir. Hele ışık yukarıdan aşağı veya tersi yönde ilerliyorsa hayatta ön almayı bilmeyen birinin gazabına uğrama ihtimaliniz yüksek!!!
Neden “Işıkların İlm-Ül Siyaseti” dedik, tam da bu sebepten. Eğer duramayacak kadar bir mesafede iseniz kontrollü geçmek gerekir. Bu da sizi hayata bağlar. Aslında biraz ironi ile size her kırmızıda durulmaz, her yeşilde geçilmez ile ışıkların İlm-Ül Siyasetini izah etmeye çalıştım.
Yazıyı okurken arama motorundan bilmeyenlerin “hoca bu siyaset işi nedir” diyerek araştırdığını görür gibiyim. Hayat tam da budur! Her şeyi bildiğini zannederek her konuda yorum yapanlara mesajımız olsun. Ne bildiğin değil, karşıya nasıl ve ne geçtiği önemlidir. Melankolik yaşayın da demiyorum ya da Pollyannaya da bağlamayalım demiyorum. Sadece herkese ve her şeye hakkettiği kadar değer verin diyorum. Bürokrasi diliyle “Mütekabiliyet İlkesi Denk yaşam…
-Beklentiler kişileri hayal kırıklığına uğratırmış derler, ne yapmalı o zaman? İlk baharda açacağını bildiğiniz çiçeğin yalancı baharda açtığını gördüğünüzdeki yaşadığınız heyecan gibi şaşırmak. Küçük şeylerden mutlu olabilmek ve beklentileri düşürmek! Belki de bu bizi mutlu edecek olan bu, Etmeli de! Korkmayın, utanmayın… teşekkür etmekten, lütfen demekten, siz buyurun demekten. En kolayından ve masrafsızından bugün insanlık için ne mi yapmak istersiniz? Sizden selam beklemeyen birine selam verin. Ne mi yapın? Gece kimselerin olmadığı hatta kameraların dahi olmadığı mahallede kırmızı ışıkta durun, yeşilde geçin… Tam da hayata uygun olan edep kurallarına uymak gibi…
Mutluluğunuza mutluluk katmanız dileği ile, hayatta kalın…