Özcan Durmaz "İtibar cellatları yine piyasaya çıktılar".
CHP Aliağa İlçe Başkanı Özcan Durmaz geçtiğimiz günlerde İzmir genelinde yayın yapan bir bölgesel gazetede çıkan haberle ilgili olarak sosyal medya hesabından bir açıklama da bulundu
Editör: Aliağa Medya
16 Ağustos 2018 - 01:19
CHP Aliağa İlçe Başkanı Özcan Durmaz geçtiğimiz günlerde İzmir genelinde yayın yapan bir bölgesel gazetede çıkan haberle ilgili olarak sosyal medya hesabından bir açıklama da bulundu.
Söz konusu haberde Aliağa'da CHP'den aday olması muhtemel isimler sıralanarak haklarında yorumlar yapılırken kendisiyle ilgili yapılan yoruma karşı İlçe Başkanı Özcan Durmaz sosyal Medyada Şu açıklama da bulundu.
İTİBAR CELLATLARI YİNE PİYASAYA ÇIKTILAR.
KENDİ BECERİLERİ İLE ÖNE ÇIKAMAYACAĞINI ANLAYAN MUHTERİSLER, YALANLARLA KENDİLERİNE YOL AÇMAYA ÇALIŞIYORLAR.
KENDİSİNİ PARLATMAK İÇİN BİR GAZETEYE ISMARLAMA HABER YAPTIRAN BİR ADAY ADAYI, ADI ADAYLIKLA ANILAN DİĞER HERKESİ KÖTÜLEYEN SEFİL İDDİALARDA BULUNMUŞ , BENİM ADIMINDA HABLEMİTOĞLU DAVASINDA GEÇTİĞİ İÇİN ADAY OLMA ŞANSIMIN OLMADIĞINI YAZDIRMIŞ.
16 YIL ÖNCE BERAAT ETTİĞİMİZ BERGAMA ÇEVRE HAREKETİ DAVASI İLE HİÇBİR BAĞLANTISI OLMAYAN HABLEMİTOĞLU DAVASINI İLGİSİZ BİR ŞEKİLDE BİRLEŞTİREREK BENZER ŞEKİLDE BENİ KARALAMAYA ÇALIŞANLAR GEÇMİŞTE CEVAPLARINI YARGIDAN ALDILAR.
İZMİR 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 2016/453 ESAS VE 2016/566 SAYILI KARARI İLE BU İDDİALARIN YALAN OLDUĞUNU TESCİLLEYEREK, AYNI YALANI YAZAN BİR BAŞKA KİŞİYİ TAZMİNATA MAHKUM ETTİ. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ 2017/287 ESAS VE 2017/285 KARARI İLE DE TEMYİZ MAHKEMESİ OLARAK CEZAYI ONADI.
(Her iki kararı da arzu edenlere elden verebilirim.)
PEKİ, OLAY NEDİR VE NASIL ÇARPITILMAKTADIR?
Daha önce bu konuda açıklama yapmıştım. Duymayanlar için yeniden anlatalım.
1990’ların başında Bergama da siyanürlü yöntemle altın madeni işletilmesine karşı Bergamalılar, Belediyenin ve partimizin başını çektiği büyük bir çevre direnişi başlatmıştı. Bu direniş 10 yıl kadar sürmüş ve siyanürlü yöntemle çalışacak olan altın madeni işletmeye açılamamıştı. Basın ve Türkiye geniş bir şekilde direnişi desteklemişti. Türkiye de görülmüş en büyük ve en uzun süreli halk direnişiydi. Aliağa’dan da birçok hemşerimiz ve STK’lar bu mücadeleye katılarak aktif destek vermişlerdi.
Bergama halkının direnişini aşamayacağını anlayan Amerikan altın şirketi yerli işbirlikçileriyle birlikte 2001 yılında düğmeye bastı. Direnişe karşı iftira kampanyası başlatıldı ve birden atmosfer değişti. Almanya’nın Türkiye de altın çıkarılmasını engellemek için, Türkiye’deki Alman Vakıfları aracılığıyla Bergamalıları ayaklandırdığı iddia ediliyordu. Bu iddialar ise İsveç’te yaşadığını belirterek emniyete ihbar mektubu yazdığı söylenen Prof. Metin Deliormanlı isimli birisine dayandırılıyordu. Son derece sansasyonel olan bu iddialar dönemin bazı gazetelerinde ve TV’lerinde geniş şekilde yer aldı. Gazeteci Necip Hablemitoğlu da yazdığı kitapta aynı iddialara yer verdi. Medyanın yıllardır yere göğe koyamadığı Bergama’nın ‘Çevre Kahramanları Asteriksler, Hopdediksler’ gizli bir elin dokunuşuyla bazı gazeteler ve TV’lerde ‘Alman ajanı’ olarak gösterilmeye başlandı. Konu o dönemde çok yaygın bir şekilde bazı medya organlarında her gün işlendi, iddialar adeta bir linç kampanyasına dönüştürüldü.
İddialar ihbar kabul edilerek, 1990’lar Bergama’sının CHP ilçe Başkanı Oktay Konyar, CHP’li Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Belediye Halkla İlişkiler Müdürü Özcan Durmaz, İzmirli ve İstanbullu ünlü çevre davaları avukatları ve Türkiye’deki Alman Vakıfları temsilcilerinin de içinde olduğu 15 kişi hakkında legal casusluk suçlamasıyla dava açıldı.
Hakkında dava açılanların yarısı birbirini tanımıyordu, tıpkı 5 – 6 yıl öncesinin kumpas davalarındaki gibi ilk kez mahkemede karşılaştılar. Yapılan yargılama sonucunda; Prof. Metin Deliormanlı diye birisinin olmadığı ve ihbar mektubundaki iddiaların asılsız olduğu, dosyaya giren delillerin sahte olduğu, Bergama’daki eylemlerle Alman Vakıflarının bir ilişkisinin görülmediği gerekçeleriyle davada yargılanan herkes beraat etti.
Süreci başlatan sahte isimli ihbar mektubu ile sahte deliller ise yakın dönemdeki Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi kumpas davalarıyla birebir benzerlik taşımaktaydı. Anlaşılıyor ki FETÖ Bergama Çevre Davasında kumpasçılığın antremanını yapmıştı. Ancak o dönemde sahteciliklerine mahkemeyi ortak edemediklerinden olsa gerek yargılananların mahkumiyetini sağlayamamışlardı.
Sonrasında, davanın yarattığı korku atmosferi nedeniyle Bergama çevre direnişi kırıldı. Maden ise FETÖ’nün baş finansörü olan KOZA şirketine satıldı. Satışın yapıldığı dönemde FETO’nun Pensilvanyada yaşadığını ve CIA ile içli dışlı olduğunu, madenin bir Amerikan şirketinden FETÖ şirketi olan KOZA’ya çok düşük bir fiyata satıldığı bilgilerini de hatırlatalım ki; kumpas tam anlamıyla görünür hale gelsin.
FETÖ’nün ilk kumpas davası mağdurları Bergama Çevre Hareketinden yargılananlardır. Şimdi daha net görüyoruz ki o dönem büyük bir kumpastan kurtulmuşuz
Fetönün 5 – 6 yıl önceki kumpas davalarında olduğu gibi o dönemde de aylarca her gün bazı gazeteler ve TV’lerde, Bergama Çevre Hareketine karşı açılan dava ile ilgili psikolojik saldırı niteliğinde yayınlar yapılmıştı. Davanın devam ettiği dönemde gazeteci Hablemitoğlu’nun hayatını kaybettiği alçak suikast bile bazı medya organlarında, “Bergama davası ile ilgili olabilir mi?” diye değerlendirilecek kadar psikolojik saldırılarda ileriye gidilmişti. Tıpkı 5 – 6 yıl öncesinde Fetöcülerin kumpas davalarıyla ilişkilendirmeye çalışılan birçok ilgisiz olay gibi.
Kısa özetten de anlaşılacağı gibi; 2002 sonunda sadece Bergama Çevre davasında yargılandık ve 2003 Mart’ında da beraat ettik.
Ama geçtiğimiz günlerde bir bölge gazetesinde; br belediye başkan aday adayının parlatılmaya çalışıldığı ısmarlama haberde, rakip sayılan tüm aday isimlere dönük hayali iddialada bulunulmuş, benim içinde Hablemitoğlu davasında adımın geçtiği yazılmıştır. Bu, alçak bir yalandır. Hem bana dönük yalanın hemde diğer partili arkadaşlarıma dönük sefil yakıştırmaların hesabını soracağım.
Hablemitoğlu cinayeti dosyası ile Bergama Çevre Hareketi davası apayrı, birbiriyle ilgisi olmayan davalardır. Hablemitoğlu dosyasında bırakın yargılanmayı, hiç bir sebeple adım yoktur. Niye olsun? Bölge gazetesinin bir adayı parlatmak için yazdığı ısmarlama haberdeki iddia, kabul edilemez çirkin bir iftiradır. Yazıyı yazan kişi Hablemitoğlu davasında benim adımın geçtiğinin belgelemeli ve iddiasını ispat etmelidir. Bu yalan haber için yargı yoluna başvuracağım. Daha önce benzer yazı yazan bir kişiye mahkemenin ceza verdiğini en başta anlatmıştım.
Hablemitoğlu davası ile Bergama Çevre davası aynı davaymış gibi gösterilerek kişiliğime yönelik bir algı operasyonu yapılmaya çalışılmaktadır. Siyaseti etik kurallar yerine belden aşağı vurarak, yalan ve iftira ile yapanların çirkin saldırılarına Hablemitoğlu cinayetini bile alet edecek kadar alçaldıkları görülüyor. Hablemitoğlu cumhuriyet ve aydınlanma şehididir, hepimizin kalbindedir. Öldüğünde partimizin üyesiydi. FETÖ’nün ve derin yapıların işlediği bilinen ve hepimizin nefretinin odağı olan bu menfur cinayeti parti içi hesaplara alet etmek en hafif deyimiyle alçaklıktır.
Öte yandan; Bergama çevre hareketinden yargılanmış olmak benim Onur Madalyamdır. O çevre mücadelesinde halkını satıp Emperyalist Amerikan şirketiyle işbirliği yapanların karşısına, Bergama köylüleriyle birlikte çıkarak çevre ve yaşam hakkını savundum. Bu mücadelenin parçası olmanın gururunu ömrüm boyunca taşıyacağım ve evlatlarıma bu onuru miras bırakacağım.
Hemşerilerime ve kamuoyuna duyururum.
Sevgi ve saygılarımla…