BİNALARIMIZ NEDEN YIKILIYOR !!!

“Depremde ve bina ömrü boyunca ayakta kalacak güvenli binalar inşa etmek istiyorsak kuralları belli”   Su yalıtımının önemine dikkat çekmek için açıklama yapan Bitümlü Su Yalıtımı Üreticileri Derneği

Editör: Aliağa Medya
22 Şubat 2019 - 21:46

“Depremde ve bina ömrü boyunca ayakta kalacak güvenli binalar inşa etmek istiyorsak kuralları belli”


 Binalarımız neden yıkılıyor ile ilgili görsel sonucu


Su yalıtımının önemine dikkat çekmek için açıklama yapan Bitümlü Su Yalıtımı Üreticileri Derneği (BİTÜDER) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Çolakoğlu, son zamanlarda meydana gelen bina çökme olaylarının çok acı toplumsal sonuçları olduğunu, fakat hatalardan ders alınması gerektiğine dikkat çekti. Çok katlı binalarda çökmelerin pek çok sebebinin olduğu biliniyor diyen Çolakoğlu, doğru şekilde mühendislik hizmeti alarak tasarlanmış ve inşa edilmiş güvenli binalarda yaşamanın her vatandaşın hakkı olduğunu hatırlattı. Binaların statik değerlere uygun inşa edilmesinin tek başına yeterli olmadığını, binanın ekonomik ömrü boyunca sağlığının korunması için bazı kriterlerin sağlanması gerektiğini vurguladı.


 


Su yalıtımı yeterli olmayan bina 10 yılda taşıma kapasitesinin yüzde 66’sını kaybediyor


Yaşanan bina çökmelerinin simgesi haline gelen Yeşilyurt apartmanının ön inceleme raporunda dikkat çekici bilgiler olduğuna değinen BİTÜDER Yönetim Kurlu Başkanı Kemal Çolakoğlu, “Kullanılan deniz kumunun usulüne uygun elenip yıkanmamasından dolayı midye kabuklarına rastlandığı, demirlerde korozyon oluştuğu bildirilen raporda, korozyona uğramış muhtelif demirlerin et kalınlıklarının ölçümlerinin yapıldığı, 12’lik inşaat demirlerinin 9,5’a kadar düştüğünün görüldüğü açıklandı” dedi.


Her yapının inşa edileceği alanın zemin durumu, deprem yükleri, binanın kullanım amacı vb. kriterler değerlendirilerek tasarlanıp yapıldığına vurgulayan Çolakoğlu, “Mühendislik hizmeti alan tüm binalarda, projeye uygun şekilde uygulama yapılması, bunun da denetlenmesi şart. Kullanılan malzemelerin kalitesi de son derece önemli. Tüm bu parametrelerin içinde en önemlilerinden biri, önemi bilimsel olarak da kanıtlanmış suyun korozyona etkisi.   Binaların temellerinde ve çatılarında, yer altı suyu, yağmur, kar gibi herhangi bir yoldan yapılara sızan su, donarak veya kimyasal tepkimelere girerek, betonun içindeki demir donatının özelliğini yitirmesine ve korozyona, yani paslanmaya neden oluyor. Oluşan korozyon ise yapıların taşıyıcı sisteminin çürümesine ve zamanla zayıflamasına sebep oluyor. Yeni yapılmakta olan binalarda da,  su yalıtımı, doğru ve kaliteli malzemelerle yapılmazsa, ulusal ve uluslararası standartlara uygun ürün ve uygulama kalitesine dikkat edilmezse, 10 yıl sonra donatı, belli koşullarda başlangıçtaki taşıma kapasitesinin, yaklaşık olarak yüzde 66’sını korozyon nedeniyle kaybediyor. Oysa su yalıtımı binaları suyun zararlı etkilerinden koruyarak güçlü olmasını sağlıyor” şeklinde konuştu.


Binalarımızın % 90’ı Betonarme…Geçmiş hatalardan ders almak şart!


 


Ülkemiz nüfusunun % 95’inin deprem kuşağı üzerinde yaşıyor olması sebebi ile deprem riskine karşı binaların yenilenmesinin “Kentsel Dönüşüm” seferberliği ile başladığına dikkat çeken Çolakoğlu, “17 Ağustos 1999 Depremi sonrası tüm araştırmalar gösterdi ki;  bu yıkımların en büyük nedeni binalarda korozyon sonucu taşıyıcı sistemin zayıflamış olmasıydı. Bu gerçekten hareketle mevcut riskli binaların yıkılarak, yeni deprem yönetmeliğine uygun, daha güvenli ve sağlıklı yapılaşma seferberliği, başta büyük kentlerde olmak üzere tüm ülkede hızla yayılıyor. Kentsel Dönüşüm daha önce yapılan hataların tekrarlanmaması için önemli bir fırsat. Yapılan çalışmalarda yaklaşık 20 Milyon konutun 6,5 Milyonu, deprem açısından riskli bina statüsünde olduğu tespit ediliyor. Sadece İSTANBUL ilini ele alırsak; 19 İlçe sınırlarında, 48 riskli alanda yaklaşık 13 milyon m2 riskli yapının mevcut olduğu anlaşılıyor. Bu miktarda riskli alan tahminen 250 bin konut ve bu konutlarda yaşayan yaklaşık 1,2 milyon kişiyi ilgilendiren bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Biran önce riskli alanların yenilenerek, daha güvenli yapılara dönüştürülmesi bekleniyor. 1999 depreminin ardından resmi makamlar tarafından İstanbul’da incelenen  55 bin 651 konut ve işyerininyüzde 64’ünde korozyon tespit edildi. Ülkemiz, depremin zararlarını gelişmiş ülkelere oranla çok daha ağır yaşıyor. Bunun en büyük nedeni de inşaat sektöründeki bilinçsizlik. Pek bilinmese de depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedeni korozyon” açıklamasında bulundu.


Depremde ayakta kalacak güvenli binalar inşa etmek istiyorsak sağlıklı su yalıtımı uygulamasına dikkat !!!



Binalarda su yalıtımının büyük önem taşıdığını sözlerine ekleyen Kemal Çolakoğlu, yapıları suyun zararlı etkilerinden koruyan su yalıtımının inşaat aşamasındaki maliyetinin, toplam bina maliyetinin sadece yüzde 3’ü kadar olduğunu hatırlatarak sözlerine şu şekilde devam etti; “Deprem kuşağında yer alan ülkemizde geçmişte çok büyük acılar yaşadık, maalesef hala yaşıyoruz. Bilinçsiz yapılaşma dolayısıyla çok şiddetli olmayan sarsıntılarda dahi evlerimiz yıkılıyor, ciddi oranlarda can ve mal kayıpları meydana geliyor. Deprem Yönetmeliğine uygun projelendirme ve uygulamanın yanı sıra, Bina güvenliğinin sürdürülebirliğinin sağlanması için olmazsa olmaz Su Yalıtımı uygulamalarına da önem verilerek, tüm binalarda standartlara uygun ürün ve uygulamalarla  su yalıtımı yapılmalı. Bitüder olarak bu konuda tüm sektör paydaşlarına yönelik, bilgilendirici seminerlerle, inşaatta kalitenin artması için çalışmaya devam edeceğiz, bilinçlendirme konusunda yapılacak tüm çalışmalarda her zaman destek ve işbirliğine hazırız.’’