Aliağa'da Sulak Alan Yok Sayılarak İnşa Edilen Yatİ, Daha da Genişliyor
Editör: Aliağa Medya
14 Kasım 2024 - 15:58
Aliağa'nın Çaltılıdere Mahallesi'nde bulunan ve göçmen kuşlar ile balıkların yaşam alanı olan 1200 dönümlük sulak alana inşa edilen yat imalat tesisi, kapasitesini artırmak için yeni bir izin başvurusunda bulundu. Bu durum, bölgedeki çevre örgütleri ve yerel halk tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
2018 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan alınan izinle inşaatına başlanan yat imalat tesisi, henüz tamamlanmadan kapasite artışı için harekete geçti. Yat ve Tekne İmalatçıları Endüstrisi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi, yeni dolgu alanı, çekek yeri, rıhtım ve dip taraması için bakanlığa başvurdu. Projenin halkın katılımı toplantısı ise 5 Aralık'ta yapılacak.
Kapasite artış talebini Artı Gerçek'e değerlendiren Aliağa Çevre Platformu’ndan (ALÇEP) Sebahattin Yeşiltepe, "Aliağa'da karadan sonra deniz de ölüyor. Çaltılıdere'deki tesisin daha da kapasitesinin genişletilmesi bölgedeki canlıların yaşam alanlarını daha da yok edecek. O bölge balıkların yumurtladığı ve kuşların yuva yaptığı bir yerdi. Orasını mahvettiler; kumla, çakılla, betonla doldurdular. Tesiste inşa edilecek yatların kirliliği denizi daha da yaşanılmaz hale getirecek. O bölge de sermayeye peşkeş çekildi. Orada öyle bir ironi var ki marina, hastane ve mezarlık yan yana. Marinada hasta olan işçi hastaneye gidecek vefat edip hemen yan tarafına da gömülecek. Aliağa sanayi ile sıkıştırılmış, çaresizlikten mahvolmuş bir ilçe haline geldi. Vahşi kapitalizmin en ağır sonuçlarını yaşıyoruz. Aliağa'da kanser olmayanlar sayılı bir duruma dönüştü. Bu Çaltılıdere'ye de yansıdı. Yarın Şakran'a da yansıyacak. Oradan da uzayıp gidecek. Hem coğrafik hem de ucuz iş gücü olduğu için bu bölge seçilmiş durumda. Doğa katliamı olanca hızı ile devam edecek. Aliağa'nın semtleri sanayinin kurbanı olacak. Biz ALÇEP olarak olabildiğince karşı çıktık" dedi.
Proje Detayları
Eğer talep onaylanırsa, yaklaşık 4 milyar TL'lik proje kapsamında dolgu alanının 1 milyon 204 bin 412 metrekarede 1 milyon 449 bin 542 metrekareye çıkarılacak. Ayrıca toplam 557 bin 978 metrekarelik deniz alanında dip taraması yapılacak ve denizden 1 milyon 805 bin 966 metreküp denizden toprak çıkarılacak. Proje tanıtım dosyasında yer alan bilgilere göre denizden çıkarılacak dip tarama malzemesi ise öncelikli olarak karada kullanılmaya çalışılacak ancak karada dökülecek bir yer bulunamazsa başka bir deniz alanına dökülecek.
Bölgenin Sulak Alan Statüsü
Bölgenin yat üretim merkezi olarak ilan edilmesine pek çok kesimden itiraz gelmiş, proje tepkilere neden olmuştu. Ancak, 2017 yılında İzmir İli Mahalli Sulak Alan Komisyonu bölgenin sulak alan statüsünü oy çokluğu ile kaldırmıştı. Bu karar, bölgede dolgu çalışmalarının başlamasına olanak sağlamıştı.
Çevresel Etkiler
Bölgede dolgu çalışmalarının sürdüğü anda bile flamingolar tarafından kullanılıyordu. Bölgede dolgu işlemleri yapılırken yüzlerce göçmen kuş deltayı terk etmek zorunda bırakılmıştı. Aliağa'daki sulak alanda inşa edilen yat limanının kapasite artışı talebi, iddialara göre bölgenin ekolojik dengesini ve biyolojik çeşitliliğini daha da tehdit edeceği . Bu durum, çevre örgütleri ve yerel halk tarafından büyük tepkiyle karşılanıyor. Projenin onaylanması halinde, bölgedeki yaşam alanları daha da yok olacağı ve ve deniz kirliliği artacağında iddialar içerisinde yer alıyor .
2018 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan alınan izinle inşaatına başlanan yat imalat tesisi, henüz tamamlanmadan kapasite artışı için harekete geçti. Yat ve Tekne İmalatçıları Endüstrisi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi, yeni dolgu alanı, çekek yeri, rıhtım ve dip taraması için bakanlığa başvurdu. Projenin halkın katılımı toplantısı ise 5 Aralık'ta yapılacak.
Kapasite artış talebini Artı Gerçek'e değerlendiren Aliağa Çevre Platformu’ndan (ALÇEP) Sebahattin Yeşiltepe, "Aliağa'da karadan sonra deniz de ölüyor. Çaltılıdere'deki tesisin daha da kapasitesinin genişletilmesi bölgedeki canlıların yaşam alanlarını daha da yok edecek. O bölge balıkların yumurtladığı ve kuşların yuva yaptığı bir yerdi. Orasını mahvettiler; kumla, çakılla, betonla doldurdular. Tesiste inşa edilecek yatların kirliliği denizi daha da yaşanılmaz hale getirecek. O bölge de sermayeye peşkeş çekildi. Orada öyle bir ironi var ki marina, hastane ve mezarlık yan yana. Marinada hasta olan işçi hastaneye gidecek vefat edip hemen yan tarafına da gömülecek. Aliağa sanayi ile sıkıştırılmış, çaresizlikten mahvolmuş bir ilçe haline geldi. Vahşi kapitalizmin en ağır sonuçlarını yaşıyoruz. Aliağa'da kanser olmayanlar sayılı bir duruma dönüştü. Bu Çaltılıdere'ye de yansıdı. Yarın Şakran'a da yansıyacak. Oradan da uzayıp gidecek. Hem coğrafik hem de ucuz iş gücü olduğu için bu bölge seçilmiş durumda. Doğa katliamı olanca hızı ile devam edecek. Aliağa'nın semtleri sanayinin kurbanı olacak. Biz ALÇEP olarak olabildiğince karşı çıktık" dedi.
Proje Detayları
Eğer talep onaylanırsa, yaklaşık 4 milyar TL'lik proje kapsamında dolgu alanının 1 milyon 204 bin 412 metrekarede 1 milyon 449 bin 542 metrekareye çıkarılacak. Ayrıca toplam 557 bin 978 metrekarelik deniz alanında dip taraması yapılacak ve denizden 1 milyon 805 bin 966 metreküp denizden toprak çıkarılacak. Proje tanıtım dosyasında yer alan bilgilere göre denizden çıkarılacak dip tarama malzemesi ise öncelikli olarak karada kullanılmaya çalışılacak ancak karada dökülecek bir yer bulunamazsa başka bir deniz alanına dökülecek.
Bölgenin Sulak Alan Statüsü
Bölgenin yat üretim merkezi olarak ilan edilmesine pek çok kesimden itiraz gelmiş, proje tepkilere neden olmuştu. Ancak, 2017 yılında İzmir İli Mahalli Sulak Alan Komisyonu bölgenin sulak alan statüsünü oy çokluğu ile kaldırmıştı. Bu karar, bölgede dolgu çalışmalarının başlamasına olanak sağlamıştı.
Çevresel Etkiler
Bölgede dolgu çalışmalarının sürdüğü anda bile flamingolar tarafından kullanılıyordu. Bölgede dolgu işlemleri yapılırken yüzlerce göçmen kuş deltayı terk etmek zorunda bırakılmıştı. Aliağa'daki sulak alanda inşa edilen yat limanının kapasite artışı talebi, iddialara göre bölgenin ekolojik dengesini ve biyolojik çeşitliliğini daha da tehdit edeceği . Bu durum, çevre örgütleri ve yerel halk tarafından büyük tepkiyle karşılanıyor. Projenin onaylanması halinde, bölgedeki yaşam alanları daha da yok olacağı ve ve deniz kirliliği artacağında iddialar içerisinde yer alıyor .